© Halk Ulaşım 2021

İstanbul Halk Ulaşım Yeni Sisteme Karşı Mı! Ya Da Neye Karşı? 2. Bölüm

İstanbul Halk Ulaşım yönetimi olarak her daim, şirketimiz ve tüm sektör esnafının çıkarları ile haklarını gözeterek adımlar atmışızdır. Daima çalışmaları ile öncü olan şirketimiz aceleci tavırlar yerine bilimsel veriler ışığında, işin uzmanlarının görüşleri doğrultusunda ve doğru zamanlama ile çalışmalarını yürütmektedir. Yeni sistem çalışmalarında da bu ilkeler ışığında süreci yönetmekteyiz.

Yazımın ilk bölümü www.halkulasim.com adresinde yayınlanmıştır. İlk bölümde yeni hakediş modelinin ne olduğu ve neden ihtiyaç duyulduğunu kaleme almıştım. Bu bölümde ise şirketimiz yeni hakediş modeline olan duruşumuz ve sebeplerine değineceğim.

Anlaşma Sağlanamayan Konular Varken!

Yapılan görüşmelerde birçok konuda idare ile mutabık kalındı. Zaten yeni bir sisteme ihtiyaç olduğunu dile getirende biz hal otobüsçüleriz. Bu sebeple tüm görüşmelerde daima yapıcı olduk. Lakin anlaşamadığımız konular tüm görüşmelere rağmen vardı. Bunlar;

  1. Merkezde çalışan, diğerlerine nazaran çok daha fazla katma değer yaratan, daha fazla yolcu taşıyan, daha zor şartlarda çalışan, müktesebat açısından diğerlerine kıyasla sisteme çok daha önce dahil olmuş ve bu sebeplerle kazanç ve yatırım değerleri diğerlerinden yüksek olan araçlarla, bunların dışında kalanların eşit kabul edilmesinin oluşturacağı haksızlık, üzerinde anlaşma sağlanamayan bir konudur. Her ne kadar Genel Müdür Sayın Alper Kolukısa, nesafet hakkı olarak bu tür araçlar arasında 1000 TL fark takdir etmiş ve bu konuda İBB Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu’na yapılacak sunumda bunu arttırma yönünde talepte bulunacağını beyan etmişse de bu rakam, merkezde çalışan şirketlerin yönetimleri tarafından çok düşük bulunmuştur. Eşitlik her zaman adalet anlamına gelmemektedir. Kazançları eşit veya birbirine çok yakın olan iki araçtan işi daha rahat olan daha değerli olacaktır. Bu durumda yatırım değeri diğerinin iki katı olan araçlar bir zaman sonra yer değiştirmiş olacak, değersiz olan değerlenecek, değerli olan ise diğerinden daha değersiz hale gelecektir. Bu durum merkezde çalışan şirketlerce kabul edilebilir bir durum değildir.
  2. İkinci olarak bütün görüşmelerde, hiçbir dar bölgenin 2019 yılı son 6 ayının ortalama hakkedişinden daha az bir hakkediş almayacağı yani mağdur edilmeyeceği söylendiği halde, yapılan formül uygulandığında mağdur olan dar bölgeler görülmüş ve bu konuda henüz bir çözüm üretilmemiştir.
  3. Bir diğer çözüme kavuşmamış ve en önemli konu şudur; önceki bölümlerde ele aldığımız ve daha sonra uzman hukukçulardan destek almak üzere kenara koyduğumuz, yeni modelin hukuki alt yapısının nasıl olacağı konusu halen açıklığa kavuşturulamamıştır. Başta kiralama usulünü kabul etmemiş olmakla beraber yapılan bu çalışmaların sonunda adı kiralama olmasa da gelinen nokta, kiralamadan çok da farklı değildir. Sonuç olarak sabit bir rakam karşılığında verilecek bir hizmet söz konusudur. Modelin kiralamaya çok benziyor olması baştaki önyargıya rağmen ÖHO yönetimlerince benimsenmiştir, dolayısıyla sorun edilmemiştir.
  4. Başından beri, istemeyen şirket veya grubun yeni sisteme geçmeyebileceği, isterse eski sistemde devam edebileceği söylenmiş ise de bu mümkün değildir. İstanbul’da iç içe geçmiş hatlarda, hatta aynı hattın içinde birden fazla şirketin aracı çalışmaktadır, durum böyle iken mesela birden fazla aktörün bulunduğu hat ile ilgili tasarrufta bulunulması durumunda yeni sisteme girmeyen mağdur olacaktır. Bunun için bir çözüm üretilememiştir.  

Hal durum böyle iken ve halen görüşmeler toplantılar devam ederken 11 Mart 2020 tarihinde ülkemizde ilk defa korona virüs vakasına rastlanması sebebiyle alınan tedbirler kapsamında bütün toplantılar yasaklandı ve görüşmelerimiz kesintiye uğradı. Sokağa çıkma kısıtlamaları ve ‘evde kal’ çağrılarıyla yolcu kaybı yüzde 90’lara ulaşan sektör, bir taraftan yolcu kaybı dolayısıyla kaybettiği gelir-gider dengesi ile öbür taraftan sosyal sorumluluk gereği hem toplum sağlığını hem de kendi personelinin ve kendisinin canını düşünerek el dezenfektanı, maske, araçların dezenfekte edilmesi vb. sorunlarla uğraşırken İETT tarafından İBB meclisine sunulmak üzere İBB ye ÖHO sistemi ile ilgili bir üst yazı ile bir rapor gönderildiğini duyduk.

Daha Sonuca Ulaşmamıştık

Korona virüs tedbirleri sebebiyle neredeyse hayatın durduğu, bütün toplantıların yasaklandığı bir dönemde ve bizim çalışmalarımız henüz bir sonuca ulaşmamışken böyle aceleci davranılması, iyiniyetli bir bakış açısı ile gelir gider dengesi iyice bozulmuş olan sektörü rahat edeceği bir hasılata bir an önce kavuşturmak için yapılmış diye düşünülebilir. Halbuki daha önceki bölümlerde de belirtilmiş olduğu gibi, bu çalışmalar sadece Yolculuk gelirlerinden bağımsız bir hakediş için değil çok daha detaylı olarak sistemin bütün sıkıntılarını gidermeyi kapsıyordu.

Acele bir şekilde kaleme alındığı belli olan rapor ve üst yazıda kısaca; İstanbul’un Toplu Taşıma ile ilgili bütün sıkıntıları sayılmış, ÖHO şirket ve oda yönetimleri ile yapılan görüşmelerde yeni bir ÖHO modeline geçiş konusunda mutabık kalındığı ve yeni geçilecek sistemle tüm bu sıkıntıların tamamının sona ereceği belirtilmektedir. Ayrıca bu sistemin üç yıllık finansmanı karşılığında da İBB Meclisinden 4 Milyar TL borçlanma yetkisi istenmektedir. Aceleci davranıldığı 10-15 günlük süre zarfında yazının yeniden bazı düzeltmeler yapılarak dört defa tekrar gönderilmesinden de belli olmuştur.

Rapor ve üst yazıda İstanbul’un bütün toplu taşıma sorunlarının bu sistemle çözüleceği gibi bir sonuç çıkmaktadır ki o zaman akla bütün sorunların sebebi ÖHO mu sorusu geliyor, ayrıca ÖHO’leri suçlayıcı ifadeler de vardır bu sebeple üslup tarafımızdan çok da uygun bulunmamıştır.

Müktesep Haklar İyi Ele Alınmalıdır

Dikkat çeken bir diğer husus, başından beri sistemin bir paket olduğu, eş zamanlı olarak; yönerge, şirket yapıları, garaj yerleri, müktesep hakların tescili, seri plaka, reklam hakkı, yedek araç ve benzeri bütün çalışmalar tamamlandıktan sonra geçiş yapılacağı konuşulduğu halde, geçen süre içinde bu konuların hiç birinde bir arpa boyu yol alınmamıştır.

Müktesep hakların korunması konusunda Danıştay 8. Dairesinin 2019/3238 sayılı içtihadına atıfta bulunulmuşsa da bu kararın konumuzla uzaktan yakından ilgisi olmadığı anlaşılmaktadır.

Müktesep hak olarak mevcut hatlar ve dar bölgeler sayılmış, şayet sistem işlemez ve bir başarısızlık söz konusu olur veya herhangi bir şekilde sona ererse, eski sisteme dolayısı ile eski hatlara ve dar bölgelere dönüleceği garanti edilmiştir. Bu yeterli değildir çünkü yeni sistemle beraber hat optimizasyonu yapılacak, bazı hatlar kapanacak, bazıları kısalacak, bazılarının güzergâhı, tarifesi aktarma düzeni ve insanların yolculuk alışkanlıkları değişecek dolayısıyla bir zaman sonra dönülen yer bırakılan yerden çok farklı olacaktır. Bu sebeple mevcut yolculuk sayıları ve hasılat miktarı da müktesep haklara eklenmeli ve garanti altına alınmalıdır.

Sabit maliyetler ve değişken maliyetlerin artış periyodu ve artış oranının neye göre yapılacağı açıkça yer aldığı halde, işletmecilere yapılacak sabit ödemenin neye göre ve hangi periyotta yapılacağının yer almaması çok büyük bir hatadır ve niyetler konusunda şüpheler oluşmasına sebep olmaktadır.

Birçok Tereddüdümüz Var

Yapılacak işlem ‘’Toplu taşıma hizmeti satın alınması’’ olarak tanımlanmıştır. Bu teknik bir konudur, ihalesiz yapılıp yapılamayacağı konusunda tereddütler vardır ve çalışmaların en başında söylediğimiz gibi ÖHO yönetimleri olarak bu konuda teknik, akademik ve hukuki danışmanlık almaya ve bu işleri yapabilmemiz için bir süreye ihtiyacımız vardır. Bugüne kadar yapılan bütün görüşmelerde ihale olmayacağı konusunda görüş birliği halindeyiz, idare ile güven anlamında aramızda bir sıkıntı da yoktur fakat üzerinde çalışılan konu çok büyük bir sorumluluk gerektirmektedir. Yapılacak bir hata 2111 ÖHO işletmecisinin bugüne kadar edinmiş oldukları Müktesep haklarını tehlikeye atabilir, bu sebeple mevcut yönetimlerin basiretli davranmaları ve yoğurdu üfleyerek yemesi zorunludur. Daha önce İdare ile ücret entegrasyonu, mavi kart (Abonman), Biletçilerin kaldırılması ve benzeri bütün büyük çaplı sözleşmelerde zararlı çıkılmış, zamanın yöneticileri pek de hayırla anılmaz olmuşlardır. Şüpheci davranmamızın sebepleri aşağıdaki paragraflarda ele alınmıştır.

Daha önce İstanbul’da kısıtlı sayıda ÖHO çalışırken 6 Mart 1982 tarihli ve 17625 sayılı resmi gazetede yayınlanan yönetmelikle yıllık ruhsatlandırma usulüyle çok sayıda ÖHO ruhsatlandırılmış, daha sonra İETT tarafından açılan ihalelerle bu sayı bugünkü 2111 sayısına ulaşmıştır. 40 yıla yakın ruhsat usulü ile çalışan ÖHO, her ne kadar ruhsatını yıllık olarak alsa da müktesep hak sahibidir yani bu düzende, mevzuatta ruhsat iptali gerektiren bir suç işlemediği veya olağanüstü bir durum olmadığı sürece her yıl ruhsatını yenileyip işine devam eder. Yeni ihdas edilecek ÖHO uygulamaları için mevzuat ihale şartı getirmekte iken önceden beri ruhsat usulü çalışan hak sahipleri için bu söz konusu değildir.

Büyükşehir Belediyesi Kanununda 7144 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun ile yapılan değişiklikle toplu taşıma hatları ve kullanılması ile birtakım esaslar düzenlenmiştir. Bu kapsam da Büyükşehir Belediyesi kanununun 7 madde. 1 fıkrası p bendine aşağıdaki ekleme yapılmıştır.

" Büyükşehir içindeki toplu taşıma hatlarıyla ilgili olarak; şehir merkezine olan uzaklık, nüfus ve hattı kullanan sayısı kriterleri esas alınarak tespit edilecek hatlarla ilgili toplu taşıma hizmetlerinin işlettirilmesine karar vermek. Büyükşehir belediyeleri, birinci fıkranın (p) bendinin ikinci cümlesinde yer alan kriterler esas alınarak büyükşehir belediye meclisi kararıyla belirlenen yerlerdeki toplu taşıma hatlarının işletmesinin o bölgede kurulu taşıma birlik veya kooperatiflerinden temin edilmesine karar verebilir. Bu durumda ihaleye katılacaklarda ve kullanılacak taşıma araçlarında aranacak şartlar belediyelerce belirlenir. Taşıma birlik veya kooperatiflerine, belediye bütçelerinden toplu taşıma hizmetlerinden ücretsiz veya indirimli olarak yararlanacaklara ilişkin gelir desteği ödemeleri yapılabilir." Buradaki ifadeden de anlaşılacağı üzere bu hizmet alımı eğer mevcut işletmelerden yapılacak olsa bile ihaleyi şart koşmaktadır. İhaleye katılacaklarda aranacak şartların belediye tarafından belirlenecek olması da uzun vadede bizim açımızdan yeterli güvenceyi vermez, bir tehdit unsuru olarak sürekli bir şekilde aleyhimize kullanılabilir. Kaldı ki pastanın büyüklüğü küresel güçlerin bile iştahını kabartacak ölçüdedir.

Sayıştay Raporları Ortada

2017 yılında İBB’nin hazırladığı yönetmelik için Sayıştay’ın hazırladığı raporda da ‘’Performansa dayalı olarak yapılacak ödemeler hattı işleten taşımacılara bu taşıma işinin verildiği tarihteki koşulları değiştirmektedir. Performansa dayalı ödeme sisteminin Kanunların belediyeye verdiği yetki çerçevesinde olduğu bir an için kabul edilse dahi mevcut koşullarda yapılacak değişikliklerin taşımacılara sağladığı menfaatler nedeniyle mevcut hatların sonlandırılarak 2886 sayılı İhale Kanunu kapsamında yeni hat ihalesine çıkılmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.’’ Denilmektedir. Üzerinde çalışılan hakkediş modelinin mevcut koşullarda köklü değişiklikler yapacağı aşikardır, dolayısıyla ihale gerekeceği düşünülebilir.

Yine aynı raporda; mevcut taşımacıların KAZANILMIŞ HAKLARININ olduğu, ancak İHALE yolunun gösterilmesinin aleyhe olabilecek bir durum olup, kazanılmış hak ilkesi ile bağdaşmadığı; Yani İhale yapmakla mevcut kazanılmış hakların ortadan kalkacağı ifade ediliyor. Ayrıca Danıştay 2014/1950, 2015/3164, 2012/2221 sayılı kararlarında toplu taşıma hizmet alım işlerinin ihalesiz olamayacağı, hizmet alım işlerinin kamu ihale kanunundaki esaslara dayalı olarak şeffaflık, eşitlik, rekabet gibi temel ilkelere uygun ve süresi belli olacak şekilde yapılması gerektiği belirtilmektedir. Hâlbuki biz çalışmalarımızın tamamını ihale olmayacak diye yürütmüş ve belli bir seviyeye getirmiştik.

İhaleye neden karşıyız, ihale ile devam etsek ne olur: Daha önce de anlatıldığı gibi ihaleye bir defa girmekle ruhsatlandırmadan kaynaklanan müktesep haklar ortadan kalkar. 2017 Sayıştay raporunda da bu işlemin ihale gerektirdiği ve mevcut işletmecilerin rızası alınmadan yapılacak olmasının da müktesep haklara zarar vereceği görüşü yer almıştır. Mevcut İETT ve İBB yönetimlerinin samimiyetlerinden şüphe duymamakla beraber, devletin dilinin yazı dili olduğunu da unutmamamız gerekir. İhalenin mutlaka bir süresinin olması gerekir, bu süre İstanbul ÖHO işletmecileri için ne kadar uzun olursa olsun (isterse 49 yıl olsun) kabul edilemez. İlk defa yapılacak ihalede sorun olmaz çünkü ilk etapta, bu büyüklükte filoya sahip bir gücün olmadığı kabul edilebilir, fakat bir sonraki ihalenin garantisini kimse veremez. İstanbul ulaşımı küresel güçlerin bile iştahını kabartacak kadar büyük bir iştir. Yani uzun sözün kısası şayet bir defa ihale sürecine girersek, bazılarımıza babadan kalan bu iş, bizden çocuklarımıza devrolamayacaktır.

Yeni Sistemi Dosdoğru İstiyoruz

İstanbul Halk Ulaşım A.Ş. olarak, çalışmalar daha önce belirlenen takvim zamanı gelmeden ve yukarıda saydığımız konulardaki çekincelerimiz giderilmeden yeni sisteme geçilmemesi gerektiği düşüncesindeyiz. Bu düşüncemiz basiretli davranma zorunluluğumuzun gereğidir.

Fakat maalesef ÖHO kamuoyunda kasıtlı olarak bizim yeni sistemi istemediğimiz şeklinde bir algı oluşturulmaya çalışıldığını görüyoruz. Başından beri yeni bir sisteme neden ihtiyaç duyduğumuzu anlattık. Bütün çalışmalara aktif olarak katılım sağlayıp katkı sunduğumuz halde, sırf esnaf menfaatlerini koruma adına hassasiyet gösterdiğimiz için kasıtlı olarak hedef gösterilmek hakkettiğimiz bir davranış değildir. Her ne pahasına olursa olsun esnafımızın hak ve menfaatlerini savunmaktan da asla ödün vermeyeceğiz. ÖHO kamuoyuna saygılarımızla arz ederiz.

İSTANBUL HALK ULAŞIM A.Ş.          

Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı      

M. LÜTFİ OKTAY                                                         

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER