Görünürde İstanbul, Ama Aslında Türkiye Ticaretine Yön Veren Kurumlardan Biri...
Görünürde İstanbul, Ama Aslında Türkiye Ticaretine Yön Veren Kurumlardan Biri Olan İstanbul Ticaret Odası'nın (İto) Genç Ve Başarılı Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Yalçıntaş İle Dünya, Türkiye Ve Sektördeki Gelişmeler Üzerine Konuştuk. İto'nun Çalışmalarını Sayfalarımıza Taşırken Ulaşım Sektörünün Sorunlarını Da Yetkili Kişilerden Birine Daha Birinci Elden İletme İmkânı Bulduk.
İTO hakkında bilgi verir misiniz? İTO'nun kuruluş amacı ve faaliyet alanları nelerdir?
İstanbul Ticaret Odası olarak İstanbul’un ekonomi ve ticaretini geliştirecek faaliyetleri yerine getiriyoruz. Bu kapsamda 350 bin üyemizle işbirliği halinde, onların temsil edildiği sektörlerin sorun ve çözüm yollarına ilişkin çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Gerek yerel yönetimler gerekse merkezi hükümet nezdinde iş dünyası adına görüşmeler yapıyoruz. Bu bağlamda yasal düzenlemelerden gümrüklere, yurt dışı pazar arayışlarından ekonomi politikalarına kadar birçok alanda faaliyette bulunuyoruz.
Elbette yarı kamu kuruluşuyuz ama biz İstanbul özel sektörünü temsil ediyoruz. Kamu gücünü de kullanarak, özel sektörün önünü açacak serbest ekonomiyi tüm kurallarıyla hakim kılacak tedbirlerin alınmasını sağlıyoruz.
Yine üye odaklı yönetim anlayışımızla, üyelerimizi hem sektörel ilerlemeye hem de değişen ticari ve ekonomik şartlara hazırlıyoruz. Üyelerimizle ülke ekonomisine destek olmanın yanı sıra rekabet ortamının sağlanmasına katkıda bulunmaya gayret gösteriyoruz.
Şunu da vurgulayayım: Türk iş dünyasını yurtdışına açmak ve oralarda kalıcı pazarlar edinip gelişmeleri yakından takip etmesini sağlamak amacıyla fuar katılımları organize ediyoruz. Birçok hedef pazarda Türk firmaları için İhraç Ürünleri Sergileri düzenliyoruz. Sözgelimi Kasım ayında Hindistan’da bir ihraç ürünleri sergisi açıyoruz. 200′ü aşkın firmamızla birlikte yıldızı hızla parlayan Hindistan’a büyük bir ekonomik çıkarma yapıyoruz.
PAROLA; HER İSTANBUL FİRMASINI DÜNYA FİRMASI YAPMAK
Sonuç olarak biz İstanbullu işadamının en küçük sorunuyla bile ilgilenen, onların üretiminden pazarlamasına ve ihracatına kadar her konusuyla alakadar olan bir odayız. Bizim parolamız, her İstanbul firmasını, bir dünya firması yapmaktır. Çalışmalarımızın odağında bu anlayışımız yatıyor.
GÜVENİLİR NÜKLEER ENERJİ
İTO Türkiye ekonomisinin yaklaşık yüzde 45'ini temsil ediyor. Bu anlamda üretime de hakimsiniz. Enerji ise üretimin vazgeçilmezi. Türkiye enerji üretimi ve enerji kaynakları olarak yeterli mi? Nükleer enerjiye bakışınız nedir?
Maalesef enerji kaynaklarımız, ülke ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalıyor. Bu nedenle Türkiye, kullandığı enerjinin yüzde 93'ünü ithal ediyor. Dolayısıyla enerji, toplam ithalatımızın içinde yaklaşık yüzde 20'lik payla önemli bir harcama kalemi. Sözgelimi biz 2010 yılında enerji ithalatı için 35 milyar dolar ödedik. Bu ise dış ticaret açığı veren ülkemizin önündeki sorunlardan biridir.
Türkiye’nin hem arzuladığı ekonomik kalkınmaya ulaşması hem de enerji ithalatını cari açıkta bir sorun olmaktan çıkarması için, enerji çeşitliliğini sağlaması gerekiyor. Türkiye, hidroelektrik santralleri, rüzgar ve güneş enerjisi gibi alternatif enerji üretim alanlarının yanı sıra nükleer enerjiyi de üretmek zorundadır. Son dönemde 2 nükleer santral kurulması için adımlar atıldı. İstanbul iş dünyası olarak, bu adımları çok olumlu karşılıyoruz. Türkiye’nin güvenli nükleer enerjiye sahip olmasını, önemsiyoruz.
Çünkü nükleer enerjiye sahip olmak bize, hem teknolojik olarak bir üst basamağa çıkma imkanı verecek, hem de ar-ge ve inovasyon konularında ivme kazanmamızı sağlayacaktır.
KAMUDA YERLİ ÜRÜNÜ SAVUNUYORUZ
Kamu alımlarında Türkiye'de üretilen mallar tercih edilmeli mi? Yeterince tercih ediliyor mu?
Hükümet bu konuda önemli bir irade ortaya koydu. Çünkü Türkiye'nin başlıca yapısal sorunlarından biri dış ticaret açığı ve buna bağlı oluşan cari açık sorunudur. Bu sorun da elbette ithalattan kaynaklanmaktır. Bu noktada, serbest piyasa mantığı ve Dünya Ticaret Örgütü kuralları dikkate alınarak hareket ediliyor. Yani yerli ve yabancı üreticiler arasında ayrımcılık yapılmıyor. Ama Türkiye’nin çıkarları da gözetiliyor.
Mesela Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Tarafından yakın geçmişte yayınlanan bir genelge var. Söz konusu genelgede, rekabet ilkeleri ile uygun olmak kaydıyla yerli ürünlerin tercih edilmesi isteniyordu.
En son savunma sanayiinde yapılan atılımlar bunun önemli bir göstergesi. Türkiye, Ordumuzun ihtiyacı olan malzemelerden diğer birçok alana kadar yerli üretimi teşvik edecek bir anlayışı egemen kılmaya çalışıyor. Bunu da liberal ekonomik anlayışa halel getirmeden yapıyor.
Biz İTO olarak, yıllardır, özellikle kamu alımlarında, yerli üreticilerin tercih edilmesini savunuyoruz. Yine yerli üretimin, kamunun mal ve hizmet talebini karşılayabilecek şekilde teşvik etmesi gerektiği görüşündeyiz.
KRİZ TÜRKİYE'YE FIRSAT OLDU
Dünyada yaşanan ekonomik kriz ve Orta Doğu'daki gelişmeler genelde Türkiye'yi, özelde ise İstanbul'u nasıl etkiler?
Bana göre küresel kriz, Türkiye’yi derinden etkilemedi, bundan sonraki artçı krizler de bizi çok fazla etkilemeyecektir. Çünkü Türkiye’nin güçlü bir bankacılık sistemi ve kamu maliyesi bulunuyor. Tam tersine, küresel finansal kriz, Türkiye için bir fırsat sunuyor.
Türkiye, son 10 yıl içinde oluşturduğu siyasal istikrara paralel bir şekilde ekonomik istikrarı da yakalamıştır. Böylece hızlı bir ekonomik büyüme gerçekleştirmektedir. Artık Türkiye, ekonomik anlamda yükselen küresel bir yıldız, politik anlamda bölgesinde lider bir ülke ve sosyo-kültürel anlamda bir rol modeldir.
Türkiye'nin bu yükselişi ve yaydığı pozitif enerji, bir mıknatıs gibi yatırımları çekmektedir. Ülkemiz ticari ve finansal akımlar ve yatırım kararları açısından bölgesinde önemli bir çekim merkezine dönüşmüştür. İstanbul ise tüm bu gelişmelerin merkez üssü olarak, dünya şehirleri arasında yukarılara doğru tırmanmaktadır. Dolayısıyla çevremizdeki gelişmeler, Türkiye’ye yeni fırsatlar sunmaktadır. Bu fırsatlardan da en büyük payı, İstanbul alacaktır.
OTOBÜS ÜRETİYORUZ, OTOMOBİL DE ÜRETİRİZ
Sayın Başbakan'ımız girişimcilerden yüzde yüz yerli otomobil üretmelerini istedi. Önce yüzde yüz yerli otomobil, ardından da yüzde yüz yerli otobüs üretecek altyapıya sahip miyiz?
Hemen söyleyeyim ki Türkiye, otomotiv endüstrisinde ileri bir noktadadır. Birçok ticari aracı yüzde yüz yerli olarak zaten üretiyoruz. Sayın Başbakanımız, bu gerçekten hareketle artık yüzde yüz yerli bir otomobilin üretilmesi için girişimcilere çağrı yaptı. Zaten yüzde yüz yerli otomobil üretebilecek teknik altyapıya ve bilgi birikimine yıllardır sahibiz. Fakat bu üretim ekonomik olmadığı için bugüne kadar gerçekleşmemişti. Ama artık yerli üretimin zamanı geldi.
Otobüs konusunda da aynı düşünüyorum. Ülke olarak yüzde yüz yerli otobüs üretebilecek kapasitemiz mevcuttur. Zaten yerlilik oranı çok yüksek üreticilerimiz de halen üretimlerini sürdürüyorlar. Hatta şehir içi ulaşımda kullanılmak üzere yüzde yüz yerli otobüs üretimlerimiz var. Yine unutmayalım ki, Türkiye, dünyanın en büyük ve önemli otobüs üretim merkezidir. Mercedes, Man ve Temsa gibi firmalar, üretim yapıyor. Bunda, elbette güçlü bir iç pazarımızın olmasının da payı bulunuyor.
UKOME'DE SEKTÖR TEMSİLİ
UKOME bünyesinde karayolu taşımacılığına hakim sektör temsilcileri yer almıyor. Bunun sonucu olarak da Karayolu Taşıma Kanunu'nu ya da yönetmelikleri yok sayan kararlar çıkabiliyor. UKOME'nin yapısının değiştirilerek karayolu yolcu ve yük taşımacılığının temsilcilerinin yer alması için İTO olarak bir girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz?
Odamızın UKOME’de asli üye olarak temsil edilmesi için 2006 yılından beri girişimlerimiz sürüyor. Gerek İçişleri Bakanlığı gerekse Büyükşehir Belediye Başkanımız ile görüştük. Bakanlıkla durumun detaylarını da içeren bilgileri paylaştık. Bize konunun değerlendirildiği bilgisi iletildi. Biz İTO, olarak her türlü girişimimizde, sektör temsilcilerinin de bu kurullarda yer alması ve çözüme katkı sağlaması gerektiğini ifade ettik.
2918' DE DEĞİŞİM
Taksilerin, dolmuşların, şehirlerarası yolcu taşımacılarının vs. kanunen bir tanımları olmasına rağmen "özel halk otobüsleri"nin yasada bir tanımı yok. Sektör 2918 sayılı Yasa'da değişiklik yapılmasını ve özel halk otobüslerinin de bir tanıma kavuşması için çaba sarf ediyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İTO bünyesinde her sektör, bir meslek komitesiyle temsil ediliyor. Ulaşım sektöründe taşımacılık sektörü de bulunuyor. Ama taksicilerin, dolmuşların ve taşımacılıkla ilgili İTO’da temsil edilmeyen diğer kesimlerin şunu bilmesini isterim: İstanbul Ticaret Odası olarak biz, özel halk otobüslerinin de 2918 sayılı yasa kapsamında tanımlanmasına ve işletmecilerimizin hak ve sorumluluklarının yasal çerçeveye kavuşturulmasına sıcak bakıyoruz.
VERGİSİZ YAKITTA TİTİZ OLUNMALI
Özel Halk Otobüsleri yolcuların %33'ünün indirimli, %12'sini ise tamamen ücretsiz taşıyor. Yaklaşık 15 kalemde ücretsiz taşımacılık yapmaktalar. Bu özellikleri itibariyle kamu görevi üstlenmiş durumdalar. Kamunun görevini üstlenen bu sektörün en azından yakıt ihtiyacını karşılarken KDV'siz, ÖTV'siz yakıt sağlanması gerekmez mi? Ne düşünüyorsunuz.
Sizin de sorunuzda ifade ettiğiniz gibi, özel halk otobüsleri, ulaşımda çok önemli bir kamu hizmeti görüyor, bu hizmeti yerine getirirken önemli ekonomik yükler de üstleniyorlar. Ne var ki, tek bir sektöre yönelik olarak bazı avantajlı uygulamalar yapılması, diğer sektörleri olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle bu yüklerin hafifletilmesi için yapılan çalışmalarda çok hassas ve titiz davranılmalı. Mağduriyetler giderilirken yeni sorunlara yol açmamalı.
Yorum Yazın