Uygulama da standart ve eşitlik sağlayacağı, kapasitenin daha rasyonel, optimum ve verimli planlanarak kullanılmasına neden olacağı, tüketilen maliyete, taşınan yolcu sayısına ve performansa bağlı olarak gelir dağılımında adaleti sağlayacağı, yaşanmakta olan hem yönetim ve denetim, hem de işletme şartları itibariyle bir çok sorunu ortadan kaldıracağı için...
Uygulama da standart ve eşitlik sağlayacağı, kapasitenin daha rasyonel, optimum ve verimli planlanarak kullanılmasına neden olacağı, tüketilen maliyete, taşınan yolcu sayısına ve performansa bağlı olarak gelir dağılımında adaleti sağlayacağı, yaşanmakta olan hem yönetim ve denetim, hem de işletme şartları itibariyle bir çok sorunu ortadan kaldıracağı için, Dünyanın bir çok kentinde özel işleticilere başarılı bir şekilde uygulanmakta olan ve İBB tarafından da Özel Halk Otobüsü işleticilerine uygulanması düşünülen “KM BAZLI HAK EDİŞ ÖDEMESİ SİSTEMİ” doğrudur ve mevcut şartlar itibariyle ihtiyaç haline gelmiştir.
Özel Halk Otobüsleri açısından yeni hak ediş sisteminin en önemli faydası, mevcut sorunların büyük oranda kaynağı olan bireysel taşımacılığı sona erdirerek, kurumsal işletmecilik, kurumsal ve profesyonel yönetimi sağlama noktasında olacaktır. Bir yönüyle, özel şahıslar tarafından yapılan kent içi toplu taşıma faaliyetinin imaj çıtasının yükselmesine de vesile olacaktır. Kentimiz, yerleşim ve nüfus artışı ile yolculuk üretim alanlarının sürekli yer değiştirmesi nedenleriyle çok dinamiktir ve tabi olarak çok sorunludur. Büyük kentlerde Belediyeler açısından kent içi toplu ulaşım, en önemli kent yönetim araçlarından birisidir ve hatta çevre, sosyal ve ekonomik etkisiyle meseleye bakıldığında, en önemlisidir dememiz daha doğru olacaktır.
Şehiriçi Rekabet Disiplini Bozuyor
Daha az sorunlu dünya kentlerinde yetkililer sorunları toplu ulaşımı etkin ve nitelikli hale getirmek suretiyle çözmüşlerdir ve çözmeye de devam etmektedirler. Toplu ulaşımın kültür haline gelmesi neticesinde, ekonomik ve sosyal hayatın daha düzenli olduğu, çevre sorunlarının olmadığı veya az olduğu örnek birçok kent vardır. Dolayısıyla da İBB kenti daha iyi yönetmek ve çevre dahil bir çok sorunu çözmek istediği için kent şartlarıyla uyumlu ve kent ile birlikte hareket edebilen dinamik ve etkin bir toplu ulaşım sistemi oluşturmak arzusundadır.Ancak, bu noktada İBB’nin önünde, aynı alanda ama farklı mevzuatlara dayanılarak ihdas edilmiş, farklı usul ile esaslarla ve yine farklı kurumlara bağlı, büyük bölümü işletme disiplininden yoksun, bir kısmında ise işletme modeli sorunlu olarak çalışan, aynı türden (Lastik Tekerlekli) unsurların koordinasyonunda ve tek çatı altında birleştirilmesindeki zorluklar durmaktadır.
Minibüs, dolmuş Özel Halk Otobüsü, İOAŞ ve İETT otobüsleri aynı kent içinde ama birbiriyle rekabet halinde, farklı tarifelerle, farklı yönetimlerle, koordinasyondan, etütten, disiplinden yoksun bir şekilde çalışmaktadırlar. Dolayısıyla da ne hizmet alanlar ve hizmet edenler ne de kenti yönetenler bu durumdan gayet tabi memnun olamamaktadırlar. Bununla birlikte gerek hayata geçirilen, gerekse inşaatı devam eden veya proje aşamasındaki ana taşıma sistemlerinin lastik tekerlekli sistemin alanlarını daraltması ya da daraltılacak olması, bununla birlikte işletmeye alınan ya da alınacak olan bu sistemlerin lastik tekerlekli sistem tarafından beslenmesine duyulan mutlak ihtiyaç, vatandaş nezdinde hesap verme durumunda olan ve imtiyaz hakkına sahip İBB’ni tabi olarak düşündürmekte ve gerekli tedbirleri almaya ve düzenlemeleri yapmaya yönlendirmektedir.
İBB, çok iyi işleyen, maliyete göre eşit, adil, optimum ve dinamik hak ediş sistemi kurmayı başardığında, aynı türdeki toplu taşıma araçlarını tek çatı altında birleştirebileceğini ön görmektedir. Ki, bu doğru bir düşüncedir. Kentin geleceği ve reel şartlar açısından Lastik Tekerlekli sistemlerin tek çatı altında, aynı şartlarda (Tam entegrasyon) ve aynı esaslarla çalışacak şekilde birleştirilmelidir. Ki mevcut kapasite daha verimli ve esnek kullanılabilsin, varsa kapasite yetersizlikleri veya fazlalıkları kolaylıkla tespit edilebilsin, araç tipleri itibariyle ihtiyaca göre dönüştürülebilsin. Bu açıdan başlatılan çalışma ihtiyaçtır ve kent sorunları başta trafik ve çevre olmak üzere üst üste birikmeye başladığı için acilen hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Küçük Kapasiteli Araçlarla Taşıma Çevreyi Kirletiyor
Kent merkezindeki emisyon oranının kenar semtlere göre yüksek olmasında en büyük etken trafik yoğunluğunun yüksek olması ve durak, güzergah, trafik, tarife disiplini olmayan küçük kapasiteli toplu taşıma araçlarıdır. Hal bu ki gerek özellikle sabah saatlerindeki pik süresinin kısalığı, gerekse emisyon oranının azaltılmasının gerekliliği kent merkezlerinde çevre dostu ve bir defa da en fazla yolcu taşıma imkanı sağlayan yüksek kapasiteli araçların kullanılmasını artık zorunluluk haline getirmiştir. Dünyadaki büyük kentlerde genel uygulama kent merkezlerinde ve ana arterlerde yüksek kapasiteli araç kullanılması şeklindedir. Kadıköy, Üsküdar, Eminönü, Taksim, Mecidiyeköy gibi insanların soluklanması, eğlenmesi ve dinlenmesi gereken prestij alanları sık, sık durarak, sık ve yavaş hareket ederek, biri biriyle rekabet eden ve gereğinden fazla emisyon salan bu araçları daha fazla kaldıramaz. İnsanlar artık bu alanlarda boğulur duruma gelmiştir. Taksi, dolmuş, minibüs ve otobüs garajları haline gelmiş turistik açıdan en önemli bu alanların artık hayat alanlarına dönüştürülmesi gerekmektedir. Bu olumsuz durum elbette İBB yöneticileri tarafından bilinmekte ve gerekli düzenlemeleri yapmak istemektedirler.
İETT’nin maliyetleri ortadadır ve sürekli büyüyen organizasyon yapısıyla kurumsal olarak bu maliyetleri her geçen gün de artmaktadır. Hem anormal işletim maliyetleri, hem de sistemin artık tıkanmış olması, kentin ihtiyaçlarıyla birlikte değerlendirildiğinde, bu faaliyetin özel işletmeci-işleticilere devir edilmesi ve özel taşımacıların ekonomik olarak güçlendirilerek bir sistem içerisinde daha verimli hale getirilmesini zorunluluk haline getirmiştir.
Ayrıca bilhassa pik saatlerde yaşanan aşırı doluluk ve bunun işkenceye dönüşmesi, kapasite kullanımını acil çözümlenmesi gereken konu haline getirmiştir. Avrupa’nın birçok kentinde, konfor amaçlanarak artık pik saatlerde dahi azami doluluk oranı %70-80 olarak uygulanmaktadır. Bunun için de kentin ana arterlerinde yüksek kapasiteli araçlar kullanılmakta ve kapasite atamaları da bu amaca uygun planlanmaktadır. Hatta kentin en önemli cadde ve bulvarları toplu taşımaya ayrılarak veya özel şeritler oluşturularak trafik ve çevre sorunları çözümlenmektedir. Tabii ki bunun kentimizde gerçekleştirilmesi için toplu ulaşımda ticari hızın da yükseltilmesi, bunu sağlamak içinde ya trafik akışında istikrar sağlanmasını ya da toplu taşıma için özel otobüs yolları yapılması veya bazı güzergahların küçük araç trafiğine kapatılmasını gerektirmektedir. Yani çok iyi bir sistem kurarak yeterli miktarda kapasite ataması yapılması, hak ediş ödeme sisteminin değiştirilmesi arazide yaşanmakta olan sıkıntılar baz alındığında tek başına sorunları çözemeyecektir. Mutlaka fiziki şartların iyileştirilmesi trafik planlama ve uygulamaları ile trafik sirkülasyon projelerinin toplu ulaşımda ticari hızın maksimumuma çıkarılması amacına uygun yapılması gerekmektedir.
Hakediş Sistemi Tek Başına Çözüm Sağlamaz
Bütün bunlar KM başına hak ediş ödenmesi esasına geçilmesiyle direkt ilgilidir. Çünkü başta fiziki şartlar olmak üzere uygulamaya etki eden unsurları dikkate almadan ve sorunları ortadan kaldırmadan yapılacak hak ediş ödeme sistemi toplu ulaşım sistemini belki biraz iyileştirecek ama iyi bir toplu ulaşım sistemi kurmayı sağlayamayacaktır. Sefer iptalleri, gecikmeler ve ihlaller devam ettiği takdirde hem hizmeti denetleyen ve gören, hem de alanlar memnun olmayacaktır. Burada amaç sadece Özel İşleticilerin istikrarlı ve düzenli bir gelire kavuşmaları değildir. Huzurlu ve güvenli bir hizmet ortamı oluşturulması, kentin ihtiyacı olan toplu ulaşım sistemini engelle karşılaşmadan ve zaman kaybetmeden hayata geçirmektir. Bu ise elbette herkesin yararına ve acil ihtiyaç olan bir durumdur.
Reel şartları, ihtiyaçları ve optimum maliyet kriterlerini taşıması halinde böyle bir sisteme hiçbir kesimden itiraz gelmeyecektir. Yani hedef, kentin dinamizmine uyum sağlayacak sürdürülebilir bir toplu taşıma sistemidir ve doğru bir hedeftir. Bunun içinde özel taşımacılara yapılacak hak ediş miktarının, optimum değerlerde ve sürdürülebilir bir hizmet hedeflenerek belirlenmesi gerekmektedir. Bu günkü şartlardan farklı bir sonuç sağlamayacak ise yöntemi değiştirmek hiç kimseyi memnun etmeyecektir. Sanırım bu husus da İBB yöneticileri tarafından dikkate alınacaktır.
Tüm sektörümüze başarılı, bol kazançlı ve kazasız belasız hayırlı çalışmalar diliyorum.
Yorum Yazın