Prof. Dr. Mim Kemal Öke; İnsanoğlunun 21. yüzyılda ciddi bir varoluşsal ızdırabı vardır; bu insanın kişiliğinin, kimliğinin ve ruhunun kaybedilmesi hadisesidir. Medeniyetimiz aşkı unutmuştur, artık sevgisiz bir medeniyetin içerisinde yaşıyoruz dedi.
Uluslararası İlişkiler Uzmanı ve Tarihçi Prof. Dr. Mim Kemal Öke, Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezinde, Uygarlaşamamanın neresindeyiz konulu bir seminer verdi. Günümüz dünyasında insanın ruhunun yok sayılarak anlamlandırılmaya çalışılmasını eleştiren Prof. Dr. Mim Kemal Öke; Bugün dünyanın her tarafında şiddet artmış vaziyette; masumların çok daha fazla katledildiği bir dönemde yaşıyoruz. Bugün hükümran olan bir şey var, o da; paranın müdavimliğidir. İnsanlar ATM ve AVM arasında gidip gelen müşteriler oldular. İnsan olmanın hükmü bu değil ama bizim üzerimize yapıştırılan etiket; tüketici değil, üretici de değil, müşteri etiketi. Her şeyin fiyatını bilen fakat değerini bilmeyen nesiller ve insanlar arasında yaşıyoruz artık dedi.
21. yüzyılın fay hatları
21. yüzyılda insanlığın sosyal ve kültürel olarak üç önemli fay hattına sahip olduğunu belirten Prof. Dr. Mim Kemal Öke; Bu çerçeve içerisinde baktığım vakit ben 21. yüzyıla bir tabir yakıştırdım; bana göre 21. yüzyıl bir kaygı çağıdır. Şimdi neler kaygı veriyor bize? Hani deprem bölgesinde yaşıyoruz ya, deprem de hayatımızın bir parçası haline geldi, dolayısıyla ben de bunu benzetmeyi yapmak istiyorum; 21. yüzyıl global ölçekli hangi fay hatlarını da beraberinde getiriyor. Nedir bu global ölçekli fay hatları? Birinci fay hattı; modernitenin aşındığı fakat tam manasıyla aşılamadığı bir dönemdeyiz. Bizim buradaki sıkıntımız öyle bir değişim çağındayız ki, inandığımız değerler, yaşadığımız günler bize eski sistemin çökmekte olduğunu gösteriyor, fakat yeni bir sistemde kurulamıyor. Modernite ile postmodernite arasında bir geçiş dönemindeyiz; iki asrı aynı dönemde yaşamaktayız. İkinci fay hattı; Doğu ile Batı arasında giderek açılan bir uçurum var. Soğuk savaştan sonra etnik ve dinsel kimliklerin ön plana çıktığı, etnik ve dinsel kimliklerin uygarlıklar çatışmasını körüklediği bir dönemde yaşıyoruz. Üçüncü fay hattı; kuzey ile güney arasındadır, kuzey derken Batının gelişmiş toplumlarını kast ediyoruz, güney derken de, Asyanın ve Afrikanın açlık ve kuraklık gibi büyük sıkıntılar içerisinde yaşayan bölgelerini kast ediyoruz diye konuştu.
Meselelerin şifreleri
İnsanlığın sosyal ve kültürel fay hatlarından kaynaklanan meselelerin çözülmesinin yeterli olmayacağını da sözlerine ekleyen Prof. Dr. Öke; Bütün bu fay hattı kırıklarını giderseniz de insanoğlu yine ciddi bir ızdırap içerisinde kalacaktır. Bunu şöyle izah etmeye çalışıyorum; insanoğlunun 21. yüzyılda ciddi bir varoluşsal ızdırabı vardır; bu insanın kişiliğinin, kimliğinin ve ruhunun kaybedilmesi hadisesidir. Fakir ülkelerde üç tane Y görürsünüz, bunlar demokrasi ve insan haklarından yoksunluk, yolsuzluk ve yoksulluk. Zengin ülkelere baktığınızda orada da üç tane Y var; yalnızlaşma, yabancılaşma ve yozlaşma. Bütün bunların sebebi nedir diye soracak olursanız, benim şahsi kanaatim modernleşmedir, özellikle de postmodern neo-liberal geç kapitalizmdir şeklinde konuştu.
Mutluluğun reçetesi
Modernitenin getirdiği mekanik dünya görüşünün verdiği mutsuzluğa karşı çözüm reçetesini de açıklayan Prof. Dr. Mim Kemal Öke; Dünyadaki kopuş nerede başladı derseniz; modernite dediğimiz o illet bütün evreni yani evrenin işleyişini, tasarımını ve insanın ne olduğuna ilişkin telakkiyi mekanik bağlamda irdeledi, tanımlamaya çalıştı. Son derece pozitivist bir yaklaşımla evrene baktılar, bu anlayışa sahip olan insanlara siz gidip bülbülün güle olan aşkını anlatamazsınız, Yunus Emreyi anlatamazsınız. Oysa ki, insanı insan yapan onun ruhudur, kopma noktası modernite ile başladı, modernite öncesi insanlar organik dünya görüşüne sahipti. Peki organik dünya görüşünde ne var? Organik dünya görüşünde bence mutluluğun reçetesi var. Şöyle açıklayayım; insanın mutlu olabilmesi üç A arasındaki ilintileri çok iyi kurmasına bağlıdır. Bu üç Anın birincisi ademdir, yani insandır, ikincisi; alemdir, yani evrendir, üçüncüsü de; Allahdır. Üçünün arasındaki felsefi ve metafiziksel rabıtaları doğru ve yerli yerinde oluşturduğunuz andan itibaren insanı mutlu kılarsınız. İnsan o zaman kendi yerini bulur, kendi ruhunu haz eder, kendisinin dünyaya niye geldiğini, hangi anlamı ifade ettiğini ve bu çerçeve içerisinde ne yapması gerektiğinin, kime hizmet etmesi gerektiğinin artık bilincine varır dedi.
Metafiziksel derinlik arayışı
Medeniyetin aşkı unuttuğunu ve insanın metafiziksel derinlik arayışına girdiğine de dikkat çeken Prof. Dr. Mim Kemal Öke; Her şeyin önemlisi idraktir, bu idrakin içerisinde de tek bir şey vardır, o da medeniyetimizin artık kaybettiği bir şeydir; medeniyetimiz aşkı unutmuştur, sevgisiz bir medeniyetin içerisinde yaşıyoruz artık. Biz kendi kültürümüzde aşkı kaybettik, herkes mutasavvıf olsun demiyorum ama bizim kültürümüzün çok önemli bir damarıdır bu ve bu damar maalesef çok kesilmiştir. Bunu Batılılar anladılar, insanın metafiziksel derinliğini arıyorlar, gidin kitapçılara raflar kişisel gelişim kitaplarıyla dolu. O kitaplarının hepsine bakıyorsunuz; dönüyorlar dolaşıyorlar sonunda Hz. Mevlanaya dayanıyorlar. Postmodern dünyada onlar bu eksikliklerini görmeye başladılar ve biz kendi elimizdeki bu büyük değeri görmüyoruz diye konuştu.
Şeref KILIÇLI - İstanbul Ajansı
Yorum Yazın