Özel Halk Otobüsü işletmecileri, başlangıcından beri, araçları 365 gün ve her gün 2 vardiya esasıyla hizmete planlandığı için, planlanamayan ağır bakım (Diferansiyel, motor ve şanzıman) ile anlık plansız arızalar hariç, hizmetin daima nitelikli sürdürülebilirliği ve araçların zorunlu ihtiyaçlarının karşılanması için mutlak gerekli olan, planlı önleyici bakım (rutin bakım), planlı onarım ve yenileme (Kaporta koltuk v.b.) ile kapsamlı temizlik gibi işlerini, gün içinde kısmen veya tam gün hizmeti durdurmak (izin alarak) suretiyle yerine getirmekte idiler ve halende bu şekilde devam etmektedir.
Elbette bu durum sefer iptalleri nedeniyle hizmetin aksamasına neden olmaktadır. Ki konu ÖTİS oluşturma çalışmaları aşamasında bu yönüyle gündeme gelmiş ve bizzat o tarihteki İETT Genel Müdürü tarafından araçlara ayda 2 defa belirtilen zorunlu işlerin yerine getirilmesi amacıyla işletmecilere izin verileceği, bunun gereklilik ve önemi de vurgulanarak ifade edilmiştir.
Mevcut şartlarda belirtilen zorunlu ve gerekli işler için işletmecilere ay içinde gerektiği kadar izin verilmesi hiç şüphesiz ki bu işle iştigal eden her kişinin kabul ve gerekli göreceği elzem bir konudur. Planlanmış seferleri iptal ederek işi yapmak yerine, planlayarak yapmak en doğrusu olanıdır. Şu ana kadar sürdürülen yöntem asla doğru değildir ve yolcu açısından da şikayet ve mağduriyet konusudur. Zaten bu nedenledir ki konu ÖTİS kapsamına alınmış ve mutabakat da sağlanmıştır.
Gereklilik Pazarlığa Dökülmemeli
Gerekçe konusunda sanırım kimsenin bir itirazı yoktur. Ancak tartışılan husus izinin süresiyle alakalıdır. İdare başlangıçta bizzat kendisinin önerdiği ve sisteme dahil ettiği konu da şimdi 2 gün veya 2 defayı fazla buluyor olması sanırım kapasite ihtiyacından ve kendi araçlarındaki sıkıntılardan kaynaklanmaktadır. İzin süresi yapılacak işlerin süresine göre toleranslı hesaplanarak belirlenir ise bir sıkıntı olacağını düşünmüyorum.
Şu ortaya çıktı ki konu ÖTİS’e dahil edilirken planlı bakım, onarım ve kapsamlı temizlik için bir etüt yapılmamış ve fizibilitesi de çıkarılmamış. Yani bir taraf demiş ki 2 gün olsun. İdare tarafı da tamam demiş. Şimdi neye göre 1 veya 3 gün değil de 2 gün. Ya da idarenin önerisiyle neden 2 gün değil de 1 gün. Toplum olarak şöyle bir sıkıntımız var. İşi çözmekle görevli taraflar olarak önceden teknik düzeyde bir araya gelerek ne getirir veya ne götürür hesaplamasını yapmadan işi pazarlığa döküyoruz.
Bir taraf 2 gün istiyorum, diğer taraf ta 1 gün veririm diyor. Peki, bu önerilerin altında gerekçe olarak neler ve hesaplamalar var? Çok önemli ve gerekli olan bir konunun 2 isterim, 1 veririm şeklinde tartışılması doğru değildir. Aslında kimse bir şey istemiyor, kimse de diğerine bir şey vermiş olmayacak. Zaten var olan bir uygulama ve gerekli süre hesabı yapılarak makul ölçü bulunacak. Bir sorunu çözerken neden bu kadar zorlaştırıyoruz anlamakta zorlanıyorum. Herkesin ortak noktası ve varlık sebebi toplu ulaşımdır, kenttir ve vatandaştır. Ben sen değil de biz olarak sorunları çözmek her zaman kolay ve hızlı olmuştur. ÖHO İşletmecileri de idare de kamu hizmeti yönüyle aynı taraftadır. İşi bu kadar zorlaştırmaya ve karşısındakini 3. Şahıs görerek strateji uygulamaya gerek yoktur.
Konu, Garaj ve yedek araç ile kurumsal işletmeciliğin olmamasından kaynaklanan geçici bir konudur. Yani yarın garajlar olduğunda yedek araç bulundurma imkanı zaten sağlandığından problem otomatik çözümlenmiş olacaktır. Belki de o zaman sadece bakım yedeğinin sayısı konuşulabilir. Ki onun da kıstası zaten bellidir.
Etkin Planlama İle Sorunlar Çözülebilir
Sorun madem geçicidir o halde konuyu hem hizmeti aksatmadan, hem de işletmecinin ve aracın zorunlu ihtiyacını mevcut işletme şartları içinde rahatlıkla planlayabiliriz. İstanbul da yolculuğun yoğunlaştığı (Pik yaptığı) veya azaldığı günleri ve zaman dilimlerini biliyoruz. İş günleri sabah pikinin süresi kısa (3 saat) akşam ise biraz daha uzundur(4-5 saat). Yine sabah 10:00 ile 16:00 saatleri arasında hattan hat’a farklılık gösterse de yolculuğun%65-80 azaldığını, yine Pazar günleri yolcu yoğunluğunun saat 12’den sonra ve kademeli arttığını, Cumartesi de keza iş günlerine göre %25-30 azaldığını biliyoruz. Bir başka gerçekte ÖHO İşletmecilerinin bakım ve onarım için özel servisleri kullanmalarının, bunlarında pazar günü kapalı olduğunu da biliyoruz. Şöyle ki, işin görülmesiyle alakalı gerekli süreleri hesaplayarak, yolcu yoğunluğuna ve araç sayısına göre uygun hatlarda tek şoförlü, dinlenmeli servisler veya sabah pikinden sonra sefer planlamayarak ayda kaç defa gerekli ise o kadar izin verebiliriz.
Bakınız ÖZULAŞ verilerine göre Eylül ayında İşletmeci kaynaklı zayi seferlerin oranı %3,5’tir. Bunun 0,5’ini kaza, anlık arıza veya hastalık gibi çok sık olmayan mazeretlere ayırır isek kalan 3’ü tamamen bakım, onarım ve kapsamlı temizlikten kaynaklanmaktadır. Planlı izinlerle ve bunların yerinde kullanıldığını denetleyerek sefer kayıplarını en az 2 puan azaltsak verilecek izinlerin hizmete çok fazla etkisi olmayacaktır. Hizmeti yürütmekle görevli insanlar olarak duyguları bir tarafa attığımızda bu gibi konular sorun olmayacaktır. Sıkıntı bu noktadadır. İsteğimizin de karşı çıkışımızın da hizmet çerçevesinde mantıklı ve ölçülebilir gerekçesi olması lazım. Aksi halde çözüm zannettiğimiz şey yarın karşımıza daha büyük sorun olarak çıkmaktadır.
İETT’nin bakım, onarım ve temizlik konusunu nasıl yaptığını biliyoruz. İETT’nin sahip olduğu imkan ve avantajlar maalesef şu anda ÖHO işletmecilerinde yok. Öneriye karşı çıkarken ÖHO’nin İETT unsuru olduğunu gözden kaçırmadan bu şartları dikkate almalıyız.
Sonuç olarak, her konu da olduğu gibi bu konuda da düzenleme oluşturur iken, İETT emsalini, mevcut şartları ve imkanları, hizmetin sürdürülebilirliğini göz önünde bulundurur, olaya biz olarak bakar isek bu konu bana göre sorun değildir. ÖHO işletmecileri 3. Şahıs değildir, İBB’nin artık asli unsuru haline gelmişlerdir. Dolayısıyla strateji yapmadan, şeffaf bir şekilde, güvenerek ama mutlaka teknik çalışma yaparak bu konuyu kapatmak lazımdır. Dikkat edilir ise ben bu konuyu sorun olarak görmüyorum. Çünkü zaten şu anda izin alınarak yürütülüyor. Talep edilen şey ise planlı yapmak imkanı sağlanmasıdır. Bu ise herkesin yararınadır.
Herkese hayırlı, bereketli, kazasız ve belasız bir Kasım ayı diliyorum. Önümüz kış. Trafikle birlikte sefer kayıpları da artacak. Şimdiden hazırlık yapmakta fayda vardır.
Facebook Yorum
Yorum Yazın