Gerek Kamu, gerekse özel sektörde yönetici pozisyonunda görev yapan insanların sorumlulukları ve zorlukları elbette çok farklıdır. Ertelenemez, durdurulamaz ve aksatılamaz özellikteki kent içi toplu taşıma sektöründeki yöneticilik işin gereği olarak daha da farklı ve zordur. Bu nedenle de bu sektörde görev alacak yöneticilerin, kamu hizmetlerinin aksamaması için kişilerin taşıyacakları sorumlulukları ve zorlukları bilerek talip olmaları gerekir. Göreve geldikten sonra da sorumlulukların ağırlığından yakınma ve görevlerin zorluğundan şikayet etme, görevlerini aksatma, savsaklama veya yerine getirmeme hakları da yoktur.
Yönetici kararları çok geniş kesimi etkileyeceği için karar alma aşamasında ve uygulamalarında asla duygusal olamaz. Her olaya her zaman çok geniş zaviyeden bakmak, kara ve uygulamadan önce fizibilite çıkarmak, total faydayı hesaplamak, en kötü ihtimali hesaplamak, objektif ve daima mantıklı olmak mecburiyeti vardır. Yönetici alacağı kararın kamu hizmetine olacak olumlu ya da olumsuz etkisini çok iyi hesaplamalıdır. Aksi halde telafisi olmayan maddi ya da manevi zararlar oluşabilir Yönetim uygulamalarında strateji hep vardır ve olmalıdır. Ancak işin yürütümüyle ilgili olarak belirli şartlar çerçevesinde (Sözleşme) muhatap alınan kişi veya gruplara karşı strateji uygulanması, güveni sarsacağı ve ilişkileri bozacağı için öncelikle işe zarar verebilir. Bu gibi durumlarda yöneticiden beklenen şey şeffaflıktır. Şeffaflık güveni artırır ve ilişkilere de seviye kazandırır.
Lastik tekerlekli kent içi toplu taşımacılık dünyanın her yerinde yüksek maliyetlidir ve sosyal yönü ile de kamu tarafından sübvanse edilmeye muhtaçtır. Ki, bu çerçeve de bütün dünya da yerel ya da merkezi idareler bu faaliyet için ister kamu Kuruluşları, isterse özel kuruluşlar icra ediyor olsun, %80’lere varan oranlarda yatırım ve işletme sübvansiyonu sağlamaktadırlar. Kent içi toplu taşımanın kent hayatı üzerindeki etkisi ve yaşayanların temel ihtiyacı olması nedeniyle yapılan destekler normal karşılanmakta, bu durum tartışma konusu olmamaktadır. Riske edilmeyen ve taviz verilmeyen tek konu hizmetin kalitesidir. Elbette faaliyete ilişkin işletme organizasyonları, planlamaları ve maliyet konuları doğal olarak sürekli gündemdir ve öyle de olmalıdır. Doğru organizasyon, doğru planlama, doğru yönetim, ölü KM maliyetlerinin azaltılması, kaynakların daha verimli kullanılması her zaman bu işi yapan Kurum ve Kuruluşların temel amaçlarıdır. İşletmeciye yapılan (İster Kamu, isterse özel kişiler olsun)Sübvansiyonun gerekçesi ise işin sosyal bir faaliyet olması vebu nedenle yolculuk ücretinin maliyete göre oluşturulamamasıdır. Kamu, yolculuk ücretini, ücretsiz veya indirimli yararlananları, indirim oranlarını belirliyor ise (Ki öyledir) işletme geliri ile gideri arasındaki farkı da sübvanse etmek zorundadır. Belirtilen nedenlerle işletme gelirinin düşük olması, özel işletmecilerin hak edişlerinin belirlenmesinde idare tarafından bir gerekçe olarak öne sürülemez.
Kamuoyunun kısaca ÖTİS olarak bildiği Özel Taşımacılık Sistemine geçeli 2 yıldan fazla bir zaman oldu. İdare ve Özel İşletmeciler olarak İstanbul’un ihtiyacı olan bu sistemi birlikte oluşturduk. ÖTİS’in oluşmasında ÖHO İşletmecilerinin katkı, destek ve emekleri yadsınamaz. Sistemin özü her türlü maliyeti (Yatırım ve İşletme) idarenin karşılaması, operasyonu (işletmeciliği) ise özel işletmecilerin yapması şeklindedir. Sisteme girilir iken maliyet rakamları piyasa şartlarına göre belirlenmiş ve alınan İBB Belediye Meclis Kararına da maliyetlerin her yıl güncelleneceği yazılmıştır. Pandemi ve akabinde ekonomik kriz meydana geldiği için, bundan önceki maliyet güncellemeleri sektör ve piyasa şartlarına göre oluşamamış, hep reel durumun altında kalmıştır. Özel işletmeciler olarak da Ülkemizin içinde bulunduğu durumu dikkate alarak bu konuda üzerimize düşen fedakarlıkları hep yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Bize ödenen rakam ile İETT maliyetleri mukayese edildiğinde bu durum net olarak anlaşılacaktır.
Ancak 2022 yılında zirveye ulaşan enflasyon nedeniyle maliyetlerde anormal artışlar meydana geldiği için Ocak 2022 ayından itibaren uygulanan maliyet güncellemeleri kadük kalmıştır. Her ne kadar idare tarafından sabit maliyetlerde Temmuz 2022 ayından itibaren yaklaşık %31 oranında ara güncelleme yapılmış ise de işletmecilerin kayıplarını karşılamamıştır.
Ocak 2023 ayından geçerli olmak üzere uygulanacak maliyet güncellemesi ve Sözleşme görüşmeleri bu şartlarda başlamıştır. Yaklaşık 6 aydır görüşüyor olmamıza ve yılın ilk çeyreği bitmiş olmasına rağmen henüz bir sonuca varılamamış olması işe ve ilişkilere zarar vermektedir. Yani 1 yıl süreli yapacağımız Sözleşmenin görüşmelerini idarenin tavrı nedeniyle 6 ayda bitiremedik. Görüşülen konunun kapsamı ve çerçevesi belli olduğu için 6 ayı aşan zaman kaybını kimse anlayamıyor. Spekülasyona açık bir durum var. Çok tabi olarak ekonomik sıkıntılar kıskacındaki işletmeciler kaygılanmaya ve sabırsızlanmaya başladılar ve bunda da son derece haklılar. Belirsizlik en kötü şeydir. Herkesin önüne bakabilmesi ve ona göre kendi planlarını yapabilmeleri için bu işi bir an evvel sonuçlandırmak gerekiyor. Uygulamaya ilişkin ek düzenleme ve değişiklik ihtiva eden konuların nerede ise tamamında anlaşma sağlanmış, Ülkemizin içinde bulunduğu, idareyi de olumsuz etkileyen ve idare yeticilerinin daima yakındıkları ekonomik şartlar ortada iken, maliyet güncellemesini kapsayan tek maddelik konunun bu kadar uzatılmasını, en değerli zamanın bu kadar kolay ve gereksiz harcanmasını anlayamıyor ve kabul edemiyoruz. Görüşmelerin bu kadar gereksiz uzaması, idarenin rahat davranması ve belirsizlik beraberinde çeşitli dedikoduları, spekülasyonu ve idareye karşı güvensizliğin artmasını beraberinde getiriyor.
İşletme uygulamaları ile alakalı olarak Sözleşmede yapılacak değişikliklerde büyük oranda mutabakat sağlanmıştır. Ancak maliyet güncellemesi konusundaki veya sisteme devam edip etmeme noktasındaki kararsızlık işletmecileri ve tabi olarak sektör yöneticilerini artık bezginlik noktasına getirmiştir. Rakamı yetersiz de olsa Temmuz 2022 ayında yapılan ara güncelleme ne kadar olumlu ise şayet sistem devam edecek ise Ocak 2023 ayından geçerli uygulanacak maliyet rakamlarının sözleşmenin başlangıç tarihinden itibaren 3. Ayı aşkın süre geçmiş olmasına rağmen belirlenmemiş olması o kadar olumsuz ve yanlış bir durumdur.
Ekonomik şartlar ortada iken yeni maliyet rakamlarının oluşturulmasındaki bu kadar erteleme anlaşılır ve kabul edilebilir değildir. Bu durum taraflar arasındaki güveni ve ilişkileri bozmakta,işletmecilerin yıpranmasına, dikkatlerinin dağılmasına neden olmaktadır. İşletmecilerin sabırsızlığı ve kızgınlığı her gün biraz daha artmaktadır. Bu belirsizliğin neden olduğu ve olacağı zararların idare yöneticileri tarafından görülememesini de yadırgıyorum. Yukarıda da söyledim. Yöneticilerin etki ettikleri kesimlere karşı sorumlulukları vardır. Bu sorumluluk ve duyarlılık hissedilmezse güvensizlik oluşur. Bu ise doğal olarak işin yürütümünü zorlaştırır. Bu yazı yayınlandığında belki de olumlu ya da olumsuz olarak sözleşme görüşmeleri neticelenmiş olacaktır. Ancak sonucu ne olursa olsun, işletmeciler ile idare arasındaki ilişkiler hasar görmüş olacak, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ve zaten zayıf olan güven daha da zayıflayacaktır. Hani güzel bir söz vardır, “Rüzgar geçer ama birçok dal kırılmıştır bile”.
Yaptığımız yüz yüze görüşmelerde defalarca ifade ettiğimiz gibi idarenin ÖTİS ten vazgeçmek gibi bir düşüncesi ve amacı olabilir. Bu onların takdiridir ve işi bu kadar uzatmadan açıkça bize söylemeleri gerekir. ÖTİS ten önce çalıştığımız sistem, hat ve gruplarımız bellidir. Bunlar İBB Meclis kararı ile teminat altına alınmıştır. Geriye döner kaldığımız yerden Sübvansiyonlu sistemle hat ve bölgelerimizde çalışmamıza devam ederiz. Şayet ölümü gösterip hastalığa razı etmek gibi bir amaç ve strateji var ise bu hem işi hafife almak, hem de pandemidahil her zaman ve her şartta fedakarlık yapmış 3 bini aşkın Özel Halk Otobüsü işletmecisine karşı yapılmış bir haksızlık olacaktır. Özel Halk Otobüsü sektörü kesinlikle bu muameleyi hak etmemektedir. Özel Halk Otobüsü işletmecileri yaşadıkları kente sadakatle hizmet etmekten her zaman mutluluk duymuşlardır. Ne test edilmektedir? Anlamakta zorlanıyoruz. Biz hakkımız olmayan hiçbir şeyi hiçbir zaman istemedik ve istemeyiz de. Biz bu kente yaklaşık 1 asırdan beri alın terimizle, gece gündüz demeden sadakatle hizmet veriyoruz. Her özel işletmeci yılda 353 gün, ÖTİS çerçevesinde 2 yıl içinde teslim edileceği vaat edilen Garajları olmamasına, her türlü olumsuz işletme koşullarına rağmen, günde asgari 16 saat süreyle kesintisiz hizmet vermektedir. Şoförlerimiz her gün hakaretlere, saldırılara maruz kalıyor ve yine de işimizi aksatmıyoruz. Cumartesi ve Pazar günleri İETT otobüsleri şoför yokluğu nedeni ile Garajda beklerken onların yerine biz çalışıyoruz. Buna ve borç altında olmamıza rağmen araç başına birikmiş ortalama 300 bin TL üzerinde alacağımızı alamıyoruz. 3 aydır hala eski maliyet rakamları üzerinden hak ediş alırken, idare yağmur gibi gelen ceza bedellerini, hizmet ve diğer bedelleri güncel tarife üzerinden ve bekletmeden bizden tahsil ediyor.
Tekraren ifade ediyorum. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar ve piyasanın durumu bellidir. Kalem bazında %300’leri aşan maliyetlerle karşı karşıyayız. Maliyet artışlarını bizimle birlikte aynı işi yapan İETT dede hissediyor. Yani idareye malum olmayan bir durum yok. Sözleşme görüşmelerinde bunu ifade ettik ve idare de makul gördüğü için karşılıklı çalışmalar yaptık. Bir dizi görüşmeden sonra İdarenin biz yaptığı en son sabit maliyet tutarı yaklaşık 139 bin TL’dir. Reel maliyet rakamı ise bunun çok üzerindedir. Buna rağmen son olarak yapılan teklifin biraz daha artırılarak orta yolun bulunmasını önerdik. Önerimiz fedakarlık çerçevesinde yapılmış olup, piyasa şartları ile uyumludur ve kesinlikle abartılı değildir. Durum bu iken şimdi kendi önerdikleri rakamı aşağı çekmek istemeleri strateji de olsa asla kabul edilebilir değildir. Bu tavır çok yanlış olmuştur.
Sektörüm adına net olarak şunu ifade ediyorum. Bizim ÖTİS te kalmak gibi bir talebimiz ve mecburiyetimiz yoktur. Ancak bozanda biz olmayacağız. Bu tamamen idarenin kendi kararı ve tasarrufudur ve sorumluluk da kendilerine ait olacaktır.
İnşallah sağduyu hakim olacak ve hizmet aksamadan bu iş reel durum çerçevesinde neticelenecektir şeklindeki umudum sürüyor. Kent ve kentli daha nitelikli hizmet beklerken insanların sabrını test etmenin ve hizmeti riske atmanın bir anlamı ve gereği yoktur. Biz özel işletmeciler olarak basit bir cevap bekliyoruz. ÖTİS’e devam ediyor muyuz veya etmiyor muyuz?İşi bu kadar uzatmaya gerek yoktur ve uzatılacak bir iş de değildir. Ne olacaksa bir an evvel karar verilsin. Ki herkes işine gücüne baksın.
Facebook Yorum
Yorum Yazın