Başta Kent içi toplu taşıma olmak üzere, şehirlerarası, ülkeler arası veya diğer taşıma sektörlerinde planlanmış olan seferlerin gerçekleştirme oranı, sunulan hizmetin kalitesi, hizmet alanların memnuniyeti, toplam işletme verimliliği ve hizmeti görenlerin çalışma performanslarının değerlendirilmesi açısından çok önemli bir göstergedir. İstatistiki veriler işletmenin aynasıdır derler ve katıldığım doğru bir laftır. Tabii ki istatistik tutmaktan daha önemlisi, istatistiki verilere göre mevcut uygulamaların revize edilmesi, ek düzenlemeler yapılmasıdır.
İşletme planlamalarına uyum sadece işletmeciler açısından değil, hayatını bu planlamalara göre planlayan hizmet alanlar açısından da önemlidir. Kent içi toplu taşıma da sefer planlamaları işletmenin hizmetinden sorumlu olduğu insanlara verdiği bir söz ve teminattır. Kent içi toplu taşımacılık özünde insan taşıma faaliyetidir. Planlamalardaki aksaklık birçok sektörü olumsuz etkilemektedir. Sefer planlamalarına uyum vatandaş açısından o işletmenin hizmet kalitesini değerlendirdiği en önemli bir kriterdir. Çünkü planlamaya uyum vatandaşın hayatını direkt etkilemektedir. İnsanlar işinden olabilir, patronundan fırça yiyebilir, öğrenci dersinden kalabilir, insanlar randevularını kaçırarak mağdur olabilirler.
Planlanmış Seferlerin iptali işletmenin yolcu nezdinde güven kaybı ile birlikte, müşteri ve gelir kaybına neden olmaktadır. Yine sefer kayıpları ÖTİS çerçevesinde özel işletmeciyi de gelir kaybına uğratan önemli bir sebeptir.
Belirtilen nedenlerle sefer gerçekleştirme oranının yüksek olması idare, özel işletmeci ve yolcunun ortak paydası olduğu açısında için total performans kriterleri içinde ilk sırada yer alması normaldir. Belediyeler uhdesinde gerçekleştirilen kent içi otobüs işletmeciliği aynı zamanda bir kamu görevidir. Bu nedenle de özel işletmecinin “Bugün de çalışmayayım, şu seferi yapmayayım” keyfiyeti olamaz ve olmamalıdır. Birden fazla tarafı olan her konu da olduğu gibi bu konu dada sübjektif bakma ve değerlendirme kabul edilemez. Dolayısıyla da sefer gerçekleştirme performansının düşük olması sadece idarinin değil özel işletmecinin de sorunudur veya öyle görülmelidir. Bugün çalışmayayım nasılsa 1 günlük gelir kaybım olur anlayışı öncelikle veli nimet olan yolcuya, idareye ve kendi emeğine karşın sorumsuzluk olarak değerlendirilmelidir.
ÖTİS özünde performansa göre bir hak ediş sistemidir. Dolayısıyla da işletmecinin belirlenmiş kriterler çerçevesinde göstereceği performansa göre hak ediş alması adil olanıdır. Cezalandırma da nasıl ki kimse bir başkasından sorumlu tutulamıyor ise yüksek performans gösteren de daha düşük performans gösterenin daha azla hak ediş almasından sorumlu tutulamaz. En yüksek performansa ulaşmak herkes için eşit ise kendi irade ve inisiyatifi dahilinde gerçekleştirdiği düşük performansa göre düşük hak ediş alması normaldir. Bu noktada tartışılması gereken yüksek performans değil düşük performans olmalıdır.
İdare tarafından bu sözleşme döneminde hazırlanan ve ÖHO temsilcilerine sunulan, sefer gerçekleştirme oranını yükseltmek ve sefer kayıplarını azaltmak amaçlı 20 maddelik düzenleme de elbette şartlara ve zamana bağlı olarak uygulanabilecek hususlar hariç bir bölümü makuldür. Bu konu ÖHO Kuruluşları Yöneticileri tarafından tartışılır iken bir şey dikkatimi çekti. Sektörün geleceği açısından düşündürücü bir durum aslında. Öncelikle şunu belirtmeliyim. Kuruluş yöneticilerinin birçoğu, (belki de konular teknik olduğu için) derslerini iyi çalışmamışlardı. Dolayısıyla da kendi lehlerine olan hususlara dahi tam kavrayamadıkları için karşı çıktılar. Hal bu ki idarenin yapmak istediği şey çok açıktı. Yüksek performansı ve iyi çalışanları öne çıkarmak suretiyle performansın artmasını teşvik etmek istiyorlardı. Sağlanan maddi teşvikin azlığı veya çokluğu, düzenlemenin yeterliliği, yetersizliği her zaman tartışılabilir. Buraya takılmamak lazımdır. Önemli olan amaçtır. Her iş ilk adımla başlıyor. Yürümeye başladıktan sonra birçok eksik yolda giderilir.
Getirilen düzenlemelere itirazların çoğunluğu düşük performans gerçekleştirenlerin düşük hak ediş almalarını kesinti olarak görmeleri, iyi çalışanların haklarını almalarına itiraz etmeleriydi. Yani aşağıdakileri yukarı çekmek için çabalamak yerine, yukarıdakini aşağıya çekmek gibi garip bir mantık ve anlamsızlığı gördüm.
ÖHO Sektöründe Kuruluş bazında sefer gerçekleştirme oranı %80 ila %97 arasında değişmektedir. Kamu hizmeti yapılıyor olmasına rağmen çeşitli nedenlerle ve işletmeci kusuru kaynaklı olarak her ay 70-80 araç hiç hizmete çıkmamaktadır.
Garaj ve düzenli bakım onarım, yedek araç imkanı olmaması nedeniyle %95 üzerinde SGO olması kabul edilebilir. Bunun nedeni işletmeci değil idarenin sağladığı işletme şartlarıdır. Ancak buna rağmen çok önemli sayıda işletmeci %99 sefer gerçekleştirme oranıyla çalışmaktadır. Bu önemli bir hassasiyeti işaret etmektedir. Demek ki işletmecilerine ekseriyeti işini seviyor ve sahip çıkıyor. %90 altında SGO ile çalışanlar azınlıkta olup, bunların bir kısmı yaşlı araçlar, bir kısmı ise aracına ve işine gerektiği gibi hassasiyet göstermeyenlerden oluşmaktadır. Aracın eski ve bakımsız olması, niteliksiz şoför istihdam etme sistemin değil işletmecinin kusurudur. Bir tarafta sürekli %99’u aşan SGO ile çalışan, diğer tarafta sürekli %90’nın altında kalanı eşit görmeye çalışmak haksızlık değil midir? İyi ile kötü arasında mutlaka fark olması gerekmez mi? Yüksek performans göstererek katma değer sağlayanlar için “Ya üç beş kuruş fazla verelim, diğerlerine de dokunmayalım” anlayışı bu anlayışa sahip kişilerin konunun ne kadar uzağında olduklarını gösterir.
ÖTİS’ten sonra yolcu taşıma performansı konusunda art arda çalışan ve aynı sayıda sefer yapan araçlar arasında çok ciddi yolcu sayısı farklılıkları var. Bazı şoförler öndeki araca yaslanmak suretiyle yolcuyu arkalarındaki araçlara yükleyerek sadece sefer gerçekleştirmiş olmaktadırlar. Hal bu ki yaptığımız iş araçla birlikte insan taşımaktır. Yeni sözleşmede getirilen performans uygulaması bu yanlışı düzeltmek amaçlıdır. Yeterlidir, değildir o ayrı bir konu.
Bir teklifte bulunur i veya gelen önerileri değerlendirir iken, haksızlık yapmamak açısından mutlaka objektif olmalıyız. Karşı çıktığımız veya savunduğumuz hususların fizibilitesi ve etüdü olmalıdır. Ben eksik alayım ama bir başkası hakkını alamasın mantığı yanlıştır. Bu en başta emeğe saygısızlıktır. Karşı tarafın sorumluluklarını, kendimizin sorumluluklarını ve en önemlisi yaptığımız işin bir kamu hizmeti olduğunu asla unutmamalıyız. Çünkü varlığımız işin varlığına bağlıdır. Görevimiz işini eksik yapanları savunmak değil iyi yapanları takdir ve teşvik etmek olmalıdır.
ÖTİS genç bir sistem. Eksikleri vardır ve daha da olacaktır. Nitelikli hizmeti merkeze aldığımızda ÖTİS’in eksiklerini ve ihtiyaçlarını karşılamak daha kolay olacak, taraflar daha kolay uzlaşacaktır.
Bizler teknik ve profesyonel insanlarız. Dolayısıyla da olaylara bir pencereden değil geniş açılı bakarız. Genelin faydasına olacak şeyleri önerir, yine genelin zararına olabilecek hususları da uyarırız. Ben her zaman ve her yerde toplumsal bir iş yaptığımızı, dolayısıyla da olaylara bireysel değil Kurumsal bakmamız gerektiğini, aksi takdirde sorunların hep çoğalacağını bıkmadan söylüyorum. Teknik ve profesyonel insanların uyarıları ileride en az sorun yaşamak amaçlıdır. Dikkate alıp, almamak takdiri de idare ve işletmeciye aittir.
Ülkemiz zaten birçok sıkıntıyla uğraşırken büyük bir deprem felaketi yaşadık. Vefat eden kardeşlerimize rahmet ve cennet, ailelerine, Milletimize sabırlar diliyorum. Bu Millet zor günlerde her zaman destan yazmıştır. Depremzedelerin aç ve açıkta kalmaması için gösterilen dayanışma göz yaşartıyor. Çanakkale ruhuyla her türlü zorluğu aştık, bunu da aşacağız inşallah. Rabbim benzer felaket ve acıları bir daha yaşatmasın inşaallah.
Mart ayının hayırlara vesile olması temennisiyle herkese huzurlu, bereketli çalışmalar temenni ediyorum.
Facebook Yorum
Yorum Yazın