Sektörümüzün İstanbul da ki unsurlarından İstanbul Halk Ulaşım A.Ş., geçtiğimiz hafta için olağan Genel kurul toplantısını gerçekleştirdi. Bu toplantının gerek sektörümüz, gerekse İstanbul Halk Ulaşım A.Ş. ve ortakları açısından hayırlara vesile olmasını temenni ederken, 2 yıl süreyle tekrar görev tevdi edilen başta değerli Başkan Naci YAĞIZ olmak üzere tüm Yönetim Kuruluna başarılar diliyorum.
Kongreye bende katıldım ve sonuna kadar da izledim. Kongre son derece sakin, huzurlu ve tam bir uzlaşma içinde geçti. Kongrenin tam bir mutabakatla ve tek liste ile geçmesi çok önemli ve anlamlıydı. Sektörde, en azından benim tanık olduğum ilkler yaşandı. Uzlaşma olunca nasıl problemlerin, kırgınlık ve dargınlıkların önlendiği, işlerin nasıl hızlı yapılabildiği net bir şekilde ortaya çıktı. Bir başka önemli bir şey ise sektörün üst Kuruluşları olan Esnaf Odası ve TÖHOB Başkanlarının konuşma yapmaları birlik ve beraberlik açısından önemliydi. Yaklaşık 5 yıldan beri Kongrelerde tek listenin neden önemli olduğunu bıkmadan usanmadan, her mahfilde ve sohbetlerde doğuracağı iyi sonuçlarla birlikte anlatmaya çalıştım. İnşallah İstanbul Halk Ulaşımın yaptığı tek listeli örnek Kongre diğer Kuruluşlara da sirayet eder ve emsal oluşturur. Halk Ulaşım ortaklarını işlerine sahip çıkarak ortak aklı, yani uzlaşmayı tercih ettikleri için tebrik ediyorum. İnşallah bu gelenek haline gelir ve devam eder.
Yanlışlar Ve Bunları Sürdürmede Israr
Yaklaşık 1 asırdan beri İstanbul toplu taşıma sektöründe var olan Özel Halk Otobüsü sektörü, Belediyeye ait bir işi yaptığı, yine Belediye tarafından yönetilip, denetlendiği için aşırı bağımlılık nedeniyle kişilik ve kimlik kazanmada problem yaşamıştır. İhtiyaçlarını karşılamada yetersiz olduğu için Annesine muhtaç çocuklar gibi Sektör de hemen, hemen her alanda Belediyenin eline ve gözüne bakmıştır. Bu nedenle de ergenleşememiş, olgunlaşamamış, tek başına iş yapabilme yeteneğini geliştirememiş dolayısıyla da sektörün geleceği açısından hayati öneme sahip sistem geliştirme ve dönüştürme konularında fikir ve proje üretememiştir.
Bireysel işleticilik, vekaletle yönetim nedeniyle oluşan kısıtlı hareket alanı sektörde yanlış alışkanlıklara ve Kuruluşların profesyonelleşememesine neden olmuştur. Bu statikleşme zamanın mutlak etkisinin gözden kaçırılmasına neden olmuş, oluşan ihtiyaçlar ve sorunlar görülememiş ve tabi olarak sektörü geri bıraktırmıştır. Kuruluşların yönetiminde profesyonellik, yeterlilik, liyakat, ehliyet yerine, bölgecilik, hemşehricilik, siyasi görüş, etnik ve inanç farklılıkları gibi, oy gücüne dayanan son derece ilkel ve geri kalma nedeni olan unsurlar ön plana çıkmıştır.
Yönetim kadrolarını oluştururken ve seçerken, sektörün, sorunları ihtiyaçları ve bu çerçevede yönetime talip olan ekiplerin programları ve vaatleri yerine kişiler baz alınmıştır. İşi yapacak ekip iken Başkanlar tartışılmıştır. Bizim ihtiyaçlarımız nelerdir ve nasıl çözülür. Bunun için nasıl bir lider ve ekip gerekiyor yerine kim Başkan, kimler yönetici olsun fikri üzerinden yönetim tercihleri yapılmıştır. Yani Kuruluş seçimleri sektörün sorunlarını çözmek için değil kimleri yönetici seçmek için yapılmıştır. Yönetim bir bilim dalıdır ve Yöneticilik te belirli bir standart ve kriterlere dayanmaktadır. Kuruluşlar bu çerçeve de kendilerine bir standart oluşturamadıkları için yönetimde de yeterliliği sağlayamamışlardır ve aslında bu husus hiç de önemsenmemiştir.
Yöneticilik, eğitim, vizyon, sektörel tecrübe, temsil kabiliyeti ve yetenek gerektirir. Bu ve diğer temel özellikleri taşımayan insanları yönetici seçtiğinizde verimsizlik kaçınılmaz olacaktır. Dolayısıyla da sektörün acilen bir yönetim ve yöneticilik standardı oluşturması şarttır.
Yönetim Unsurları Arasında Uyum
Sektörde şu anda 5 Şirket Esnaf Odası ve TÖHOB olmak üzere 7 Kuruluş mevcuttur. TÖHOB üst kuruluştur ve İstanbul’da ki sektör koordinasyonu açısından çok fazla ilgisi ve ilişkisi yoktur. Ancak İstanbul’u TÖHOB nezdinde hangi Kuruluşun temsil edeceği ve koordinasyonu sağlayacağı elbette önemlidir. Esnaf Odası ise resmi olarak Sektörün İstanbul da ki üst kuruluşudur ve İstanbul Koordinasyonunun Oda çatısı altında olması gerekmektedir. Nitekim önceki yıllarda da bu şekilde yürütülmüştür. Şirket sayısının 5 ve hepsinin oluşum ve yönetim şekillerinin farklı olması koordinasyonu ve en önemlisi uyumu zorlaştırmaktadır. Bu nedenledir ki veriler bir havuzda toplanıp işlenememekte ve ortak siyaset, strateji ve hareket belirlenememektedir. Mutlaka Şirket sayısı azaltılmalı ve Oda bünyesinde tamamen profesyonellerden oluşan bir “Koordinasyon” ekibi tekrar oluşturulmalıdır. Böyle bir ekip olmaz ise sorunlar çok başlılık nedeniyle ortada kalmakta, sıkıntılar, problemler, talepler doğru ve objektif bir şekilde muhataba iletilememekte, dolayısıyla da çözüm gecikmektedir. Bu denli parçalı sektörü etkin ve yetkin bir Koordinasyon ekibi olmadan verimli ve başarılı bir şekilde yönetebilmek mümkün değildir.
Sektör kuruluşları arasındaki uyum da çok önelidir. Kuruluş sayısının fazla olması elbette handikaptır ve hızlı karar almayı ve uygulamayı da önlemektedir. Ancak sayı azaltılıncaya kadar, belirli prensipler çerçevesinde ve alan paylaşımını öne çıkarmak suretiyle, biri diğerinin alanına sarkmadan, her Kuruluşun ayrı bir ekip tarafından ama Koordinasyona bağlı kalarak yönetildiği bir model oluşturmak şarttır. Bir kişi en başarılı bir şekilde bir görevi yapabilir. O kişiye birden fazla görev verilir ise eşyanın tabiatı gereği kişi dağılır ve üstlendiği bütün görevler ortada kalır, otorite boşluğu oluşur ve iş verimsizleşir. Dolayısıyla da doğru ve gerekli olanı Her Kuruluşu ayrı ekip ve Başkanın yönetmesi, ancak yönetim yapısı içinde unsurların alttan yukarıya güçlü destek vermesidir. Sektör çok etkin ve etkili bir koordinasyona sahip olmaz ise istek ve dertler doğru ve yalın bir şekilde anlatılamaz ve tabi olarak da çözüm zorlaşır. Ayrıca karşı taraf nezdinde güven ve itibar kaybı oluştuğunda sektöre bakış açısı farklı olur. Bu nedenle mutlaka ve mutlaka Koordinasyon problemi kalıcı bir şekilde çözülmeli ve sektör yönetim oluşumlarından ve değişikliklerinden bağımsız hale getirilmelidir.
Finansman Problemi
Sektörün en acil çözümlenmesi gereken problemi Finansmandır. Artık çok yolcu taşıyarak veya tarifeyi artırarak sürdürülebilir bir finansman sistemi oluşturmak imkansız hale gelmiştir. Hizmet edilen kesimler sosyal kesimlerdir ve bu kesimlerden alınacak yolculuk ücretlerinin üst noktası bellidir. Hizmet görenlerin maliyetleri ise sürekli artmaktadır. Dolayısıyla da maliyete göre tarife oluşturmak bu sektörde Dünyanın her yerinde imkansızdır. Tabi olarak da yerel ya da merkezi idareler bu faaliyeti icra eden kuruluşları sübvanse etmektedir. Başka bir ifadeyle sübvansiyon bu işin tabiatında vardır. Bütün mesele bu işi yapan özel müteşebbisin optimumu seviyede sübvanse edilmesidir. Bunu tespit etmek de zor değildir. Çünkü bütün maliyetler, maliyet tüketim alanları, birim başına çalışma süreleri ve performanslar 0 kayıt altındadır. En kolay ve optimumum maliyet tespiti bu sektörde yapılabilmektedir. Çünkü yönetim, yürütüm ve denetim kamuya aittir. Ayrıca emsal olarak İETT maliyet rakamları ortadadır. Günde 16-18 saat süreyle ve 365 gün çalışan bir toplu taşıma otobüsünün maliyeti sana göre, bana göre değildir.
Mevcut tarife sistemi mevut şartlarda iyileştirilse bile finansman ihtiyacını tek başına karşılayamayacaktır ve tabi olarak sübvansiyon sistemi devam edecektir. Ancak tarife sistemi yine de gelir unsurlarından birisi olarak devam edecektir. Tarife sisteminin mutlaka disipline edilmesi ve yeni bir sistem oluşturulması şarttır. Yine Seyahat Kartları ile alakalı usulsüz ve haksız kullanım problemi artarak devam edecektir. Bunun da önlemini almak zorunluluk haline gelmiştir.
Sektörün tarife ve seyahat kartları sisteminden bağımsız ayrı bir finansman modeline acilen ihtiyaç bulunmaktadır. Maliyete göre ve performans esaslı yeni bir hak ediş sistemi oluşturmak artık zorunluluk haline gelmiştir. Bununla alakalı olarak başlatılmış ama gereksiz tartışmalarla yarım kalmış çalışma objektif şartlarda bitirilebilir ve bitirilmesi de gereklidir. Bütün mesele olaya taraf olarak değil nitelikli bir hizmetin gerekleri açısından bakmaktır. Nitelikli hizmet ihtiyacını merkeze koyduğunuzda zaten yapılması gerekenler bellidir.
Alışkanlıklardan Ders Alarak Terk Etmek Gerekmektedir
Sektör yanlış alışkanlıklarının adeta esiri olmuştur. Şu çok basit soruyu bir türlü kendine sormamaktadır. Şimdiye kadar yapılan yöntemler doğru olsaydı bugün bu sıkıntılar yaşanır mıydı? Sektör Kuruluşlarının sivil toplum kuruluşu gibi günlük siyasetin dışında kalması gerekirdi. Ama ne yazık ki profesyonellik olmayınca Kurumsal olarak herkese eşit mesafede durmak doğrusu yapılamamış, bu ise sektörün zararına olmuştur. Sektör yönetim unsurları olarak asgari müşterekler ve ortak menfaatler çerçevesinde olması gereken uyum bir türlü gerçekleştirilememiş, Kurumsal ilişkiler yerine kişi bazlı ilişki, tavır ve davranış yanlışı yapılmıştır. Sektörün geleceği yerine günü kurtarmak amaçlı basit işlerle uğraşılmıştır. Halbu ki bugün sektörün kurtuluşu değişim, dönüşüm ve yeni bir sistemdedir. Kamunun yaptığı tahsilatların azaltılması, KDV ve gelir vergisi düzenlemesi doğrudur ve elbette geçici olarak maliyetleri azaltarak bir rahatlama sağlayacaktır. Ancak temel problem bireysel işletmecilikten kaynaklanan yüksek maliyet, israf ve gelirin sürekli azalmasındadır. Hiç vergi alınmasa, İBB-İETT hiçbir ad altında tahsilat yapmasa dahi, ücretsiz ve indirimli yolculuklar nedeniyle oluşan ortalama yolculuk ücretinin sürekli düşmesi gelirdeki süratli azalmayı önleyemeyecektir.
Sonuç olarak, başta yönetim sistemi olmak üzere ÖHO sisteminin sil baştan ele alınması ve Ülke şartlarına göre, Kurumsal ve Profesyonel yönetim-işletme anlayışına dayalı yeni bir işletme modeli oluşturulması kaçınılmazdır. Erken işe başlamak zararları en aza indirecektir. Aksi halde hizmetin zorunlu nedenlerle aksayacağı günlere doğru gidiyoruz.
Herkese hayırlı tatiller diliyorum.
Facebook Yorum
Yorum Yazın